Konu ve Kapsam
Şehir nitelikli bir yerleşim birimi olarak 8500 yıllık geçmişe sahip olan İzmir 1081'de Çaka Bey tarafından fethedildi. Yaklaşık 17 yıl süren Çaka Bey hâkimiyetinden 220 yıl sonra Batı Anadolu’nun önemli siyasi güçlerinden birini oluşturan Aydınoğulları tarafından fethedildi. Aydınoğlu Mehmed Bey 1317’de Kadifekale ve çevresini ele geçirerek, İzmir’de kısa süren işgal dönemi hariç olmak üzere, kesintisiz 704 yıl devam eden Türk hâkimiyetinin kurucusu oldu.
Mehmed Bey’in fethi Liman Kalesi çevresinde gelişen Aşağı İzmir’e kadar genişleyemedi. Ancak, oğlu Gazi Umur Bey’in 1328'de Aşağı İzmir'i fethiyle birlikte süreç tamamlanmış oldu.
1344’de tekrar oluşan İzmir’deki iki kesimlilik, 58 yıl devam etti. Ankara savaşından sonra, 9 Aralık 1402’de Timur’un Liman Kalesini fethederek, şehrin yönetimini Aydınoğulları'na vermesiyle tekrar ortadan kalkmış oldu.
1426’da Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlı idari taksimatında Aydın Sancağında kaza merkezi statüsünde olan İzmir, XVI. asrın ikinci yarısından itibaren aynı statüde yeni teşkil edilen Sığla Sancağı’na bağlandı. XIX. Yüzyılda ise Aydın Vilayetine bağlı sancak merkezi konumuna yükseldi.
Bir liman kenti ve ticaret merkezi olarak, asıl kimliğini 17. yüzyılda kazanmış olan İzmir, 700 yıl önce Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından fethedilmiş olduğu 1317’den itibaren, yürütülen imar ve iskân faaliyetlerinin şekillendirdiği fiziki yapısı ve sosyal dokusu ile tipik bir Türk İslam şehri görünümüne büründü. Bugünkü Kadifekale – Kemeraltı – Basmane üçgeninde yer alan mimari unsurlar ve sair kültür varlıklarının oluşturduğu tarihi doku, Türk dönemi şehirleşme sürecine şahitlik eden bir açık hava müzesi görünümündedir. 704 yıl önce gerçekleşen fetih sürecine şahitlik eden ve 101 yıl önce yaşanan işgal ortamında şehrin istiklali için ihtiyaç duyulan manevi kuvvet kaynağını bünyesinde barındıran Emir Sultan Zaviyesi başta olmak üzere, bu bölgede yer alan yapılar, İzmir’in 704 yıllık hafıza mekânlarını oluşturmaktadırlar.
704 yıl boyunca İzmir, bünyesinde barındırdığı farklılıkları zenginlik sayan, onları bir arada tutan hoşgörü ortamını ideal ölçülerde yaşatan, gerçek anlamda medeni bir şehir oldu.
İzmir’in 704 yılı, şehir, kültür, sanat, estetik ve medeniyet açısından değerlendirildiğinde, kendi içinde çeşitlilik ve zenginlik arz eden müstesna bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Anadolu’nun Akdeniz’e açılan penceresi konumunda bulunan İzmir, 17. Yüzyıldan itibaren yoğunlaşan iktisadi ve ticari faaliyetlerle elde edilen zenginlikle aynı zamanda kültür ve sanat faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir şehir oldu.
İzmir aynı zamanda işgalden istiklale uzanan süreçte kurtuluşun ve kuruluşun sembolü oldu. İşgal döneminde yakılan ve yıkılan şehrin yeniden imar ve inşası da dâhil olmak üzere İzmir'in, fetih süreci, şehirleşme, mimarlık, sosyal, iktisadi, dini ve kültürel hayat sempozyumun ana başlıklarını oluşturacaktır. Deprem ve göç gibi şehirleşmeyi doğrudan etkileyen alt başlıklar özel oturumlarda ele alınacaktır.